31 Mart yerel seçimlerine doğru listelerin verilmesiyle kampanyalar hız kazanmaya başlarken, parti yönetimlerinin aday tercihleri toplumun yarısını oluşturan kadınların yerelde düşük oranda temsil edildiğini ortaya koyuyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Türkiye nüfusuna ilişkin son verilerine göre erkek nüfus 42 milyon 734 bin 71 iken, kadın nüfus 42 milyon 638 bin 306. Yani toplumun yarısını kadın nüfus oluşturuyor.
Ancak toplumun yarısını oluşturan kadınlar genel siyasette kendilerine zor yer bulurken, yerel siyasette ise daha da düşük oranlarda temsil ediliyor.
2019 yerel seçimlerinde toplam 8 bin 257 belediye başkan adayının sadece 652’si kadın iken, seçim sonucu toplam 1389 belediyede sadece 45 kadın seçilebildi. Bu sayı daha sonraki görevden almalar ve istifalar gibi nedenlerle daha da azaldı.
Önümüzdeki 31 Mart’ta seçime girecek olan siyasi partilerin Yüksek Seçim Kuruluna (YSK) teslim ettiği aday listelerindeki kadın oranına bakıldığında ise 2024’te de 2019’dan çok farklı bir tablonun ortaya çıkmayacağı görülüyor.
Küresel Eşitlik ve Kapsayıcılık Ağı Başkanı Ayşe Kaşıkırık, listelerin henüz kesinleşmediğini belirterek, belediye meclis üyeliklerinin de hesaba katılması gerektiğinden partilerin kadın adayları konusunda net bir oran verilemediğini söylüyor. Kaşıkırık, ancak il bazın kadın adayların oranının en fazla yüzde 5-6 civarında olacağını tahmin ediyor.
YSK yerel seçim için kesin aday liselerini 3 Mart’ta ilan edecek.
Yerel siyasette neden daha az kadın var?
Peki parlamento seçimlerinde yüzde 20’lere kadar ulaşan kadın temsil oranı siyasete giriş kapısı olarak da değerlendirilen yerel siyasette neden daha düşük?
Kadın örgütlerine göre bunun farklı ve pek çok nedeni bulunuyor. Parti yönetimleri “kadın aday bulamadıklarını” ileri sürerken bu savın aslında çok da doğruyu yansıtmadığı belirtiliyor.
Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) Gönüllüsü Gülnur Aksop, bu yıl aslında aday olarak ismine yer verilenlerden daha çok kadının partilere başvuru yaptığını ancak pek çoğunun listelere giremediğini söyleyerek, bu nedenle bazı siyasetçilerin “kadın aday bulamıyoruz” söylemini gerçekçi bulmuyor. Aksop şöyle konuşuyor:
“Erkeklerde liyakat pek aranmıyor. Genelde ne eğitimine ne yaptığı işe bakılıyor. Ama konu kadın olduğu zaman ise o adayın mükemmel olması gerekiyor. Eğitimli olması, iyi bir işi olması, saygınlığı olması, toplumda özel bir yeri olması gibi çok sayıda unsur gerekiyor.”
Neden milletvekili olan kadınların oranı yüzde 20’ye yaklaşırken, belediyelerde ancak yüzde 3 kadın seçilebiliyor?
Kaşıkırık bunun en önemli nedenlerinden birisini belediyelerin siyasetin finansmanı için kullanılıyor olmasını görüyor ve bunu şöyle açıklıyor:
“Belediyelerin topladığı vergiler muazzam. Mesela bir İstanbul’un bütçesi 13 bakanlığa eş durumda. Dolayısıyla işin içinde bir finansman ve bütçe boyutu var. Ve bence erkek egemen zihniyet bu yetkiyi, bütçeyi kadınlara devretmek istemiyor.”
Normalde yerel siyasetin kadınlar için sanki girmesi daha kolay gibi düşünüldüğünü ama aksine milletvekili seçilmekten daha zor olduğunu vurgulayan Kaşıkırık, “Meclis’e bir üye seçtiğimizde aslında yasama organını seçiyoruz. Yasama nedir? Kanunlarla ilgili görüşür, çalışır, fikir beyan eder ve yasa yapar” diyerek, işin içine bütçe devri ve finansmanın da girdiği yerel siyasete kadınların daha zor kabul edildiğini belirtiyor.
Yerel yönetimlerin kadınlar için önemi ne?
Yerel yönetimler siyasete girişin ilk basamaklarından biri olarak görüldüğü için hâlâ yeterince temsil edilemeyen kadınlar için ayrı bir öneme sahip.
Kaşıkırık, Ekim ayından beri eğitimler için çok sayıda ili ziyaret ettiğini ve kadınları her zamankinden daha da istekli gördüğünü belirterek, şunları söylüyor:
“Kadınlar ‘yerel siyaset benim için daha erişilebilir, daha ulaşılabilir, önümü daha net görebiliyorum, hangi alanda yarıştığım belli’ diyor. Kendisini daha yakın hissediyor çünkü kadınlar mahallelerinde, kentlerinde daha çok vakit geçirenler, o mahallenin o kentin havasını daha çok soluyanlar. Dolayısıyla sorunlara da en iyi çözümü ben getiririm diyerek aday oluyor.”
Ancak kadınlara yönelik toplumsal cinsiyet bariyerlerinin yerelde daha keskin olduğuna dikkat çekiliyor.
Aksop, esas olarak kentlerin insanların özgürleşme ve kendilerini ifade edebilme alanları olduğunu söyleyerek, kentlerin tüm yurttaşlarına eşit fırsatlar tanıması gerektiğini ve bunda da yerel yönetimlerin büyük sorumluluğu bulunduğunu belirtiyor.
Nüfusun yüzde 50’sini oluşturan kadınların eşit haklardan yararlanabilmesi için eşit yurttaşlık ilkesiyle eşit temsilinin kurulması gerektiğini söyleyen Aksop, bunun sadece aday listelerinde değil yerel yönetimlerdeki yapıların da dönüştürülmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasıyla mümkün olabileceğini kaydediyor.
Rakamlar kadınlar için ne diyor?
Türkiye’de kadınlar milletvekili seçme ve seçilme hakkını Mustafa Kemal Atatürk döneminde yapılan devrimlerle 5 Aralık 1934 tarihinde kazandı.
14 Mayıs’taki parlamento seçimi sonrası 600 sandalyeli Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) kadınların oranı şimdiye kadarki en yüksek seviye olan yüzde 19,83’e çıktı. Küresel Eşitlik ve Kapsayıcılık Ağı ve Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) gibi çok sayıda sivil toplum örgütüne göre ise bu oran hâlâ yeterli değil.
Yerele bakıldığında ise Türkiye’de kadınlar belediyelere seçme ve seçilme hakkını 3 Nisan 1930 tarihinde birçok Avrupa ülkesinden de önce kazandı. O tarihten günümüze kadar geçen yaklaşık 94 yılda yapılan 19 yerel seçimde 32 bin erkek belediye başkanına karşılık sadece 156 kadın belediye başkanı olabildi.
Türkiye’nin ilk kadın belediye başkanı olan Sadiye Hanım 1930 yılında Artvin ili Yusufeli ilçesine bağlı Kılıçkaya beldesinde belediye başkanı seçildi. Türkiye’nin ilk kadın il belediye başkanı ise 1950 yılı yerel seçimlerinde Mersin Belediye Başkanı seçilen Müfide İlhan.
Cumhuriyet tarihi boyunca kadın belediye başkanı oranı en fazla yüzde 3,02 oldu.
Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayımlanan 2023 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde Türkiye 146 ülke arasında 129’uncu sırada yer alıyor. Bu raporda ekonomik katılım ve fırsat, siyasi güçlenme, eğitimsel kazanımlar ile sağlık ve hayatta kalma olmak üzere dört temel alanda cinsiyet eşitsizliğindeki değişim ölçülüyor. Türkiye, siyasi güçlenme kategorisinde 146 ülke arasında 118’inci sırada yer alırken, Türkiye’de cinsiyet eşitsizliğinin en yoğun hissedildiği alanlar olarak ekonomik katılım ve siyasi güçlenme ön plana çıkıyor.
Kadın temsilinin en zayıf halkası: Muhtarlık
Türkiye’ye özgü bir kurum olan muhtarlıklarda kadın temsiline bakıldığında ise durum daha da kötü bir tablo ortaya koyuyor.
Küresel Eşitlik ve Kapsayıcılık Ağı verilerine göre şu anda 1010’u mahalle ve 124’ü köy olmak üzere 1134 kadın muhtar görev yapıyor. Toplam muhtar sayısının 50 binin üstünde olduğu hesaplandığında kadın muhtar oranının sadece yüzde 2 civarında kaldığı görülüyor.
Aksop da aslında kadınların muhtarlığa aday olmak için çok istekli olduğunu ancak seçilmeye gelince toplumsal cinsiyet rolleri yüzünden dezavantajlı duruma düştüklerini söyleyerek, muhtarlık kampanyasının ekonomik açıdan da kadınlar için zorlayıcı olabildiğini söylüyor.
“Muhtar seçilebilmek de bir ölçüde masraf yapmayı, broşürler bastırarak kapı kapı dolaşmayı, sosyal medyayı iyi kullanmayı gerektiriyor” diyen Aksop, aynı zamanda kadınların her eve her saatte girememelerinin de erkek seçmenlere ulaşmalarını zorlaştırdığına dikkat çekiyor.
Aksop’un muhtarlık konusunda dikkat çektiği bir başka husus da bazı durumlarda neredeyse babadan oğula geçen bir makam haline gelmiş olması.
Türkiye’de kadınlar için siyasi temsilin “en zayıf halkasının” muhtarlık kurumu olduğunu belirten Kaşıkırık, kadınların kampanyalarını yapmak için ekonomik açıdan belediyelerde olduğu gibi muhtarlık yarışında da geri kaldığını şöyle anlatıyor:
“Muhtarlıkta bir parti yok ortada, doğrudan demokrasiden bahsediyoruz. Ama burada da vaatler yarışıyor. Çeyrek altın dağıtanlar, bedava et verenler var. Böyle olunca kadın diyor ki ‘ben bu yarışa nasıl gireceğim?’ Kadınlar için yerel siyasetin ulaşılmazlığı daha muhtarlıkla başlıyor.”